13 Kasım 2012 Salı

Kibarlık Budalası

 
  Moliere'in orijinal adı Le Bourgeois Gentilhomme olan bu tiyatro eseri, ilk olarak 1670 yılında, XIV. Louis'nin önünde oynanmıştır. Oyun  beş perdelik bir komedidir. Kelimenin kökenlerini incelediğimizde, "gentilhomme" un Fransa'da sonradan prens tarafından soylu ilan edilen kişilere dendiğini görürüz. Aynı zamanda, Ancien Regime döneminde (Fransız İhtilalinden önceki zaman aralığı) prenslerin hizmetinde çalışan soylulara da denirdi. Yani, yazarın burada demek istediği, kitap kahramanının bir 'bensimsenmiş soyluluk' içinde olduğudur.

KARAKTERLER

Mösyö Jourdain, oyunun ana karakteridir. Bir burjuva olarak doğan Mösyö Jourdain'in içinde soyluluğa karşı, gizli bir hayranlık vardır. Evlidir, bir kızı vardır. Ancak soylular sınıfından bir kadına aşıktır. Kibar olabilmek için evine kılıç, felsefe, dans, müzik, edebiyat öğretmenleri getirtir.

Madam Jourdain, Mösyö Jourdain'in onun gibi gözü yükseklerde olmayan karısıdır. Bu kadın, burjuva olmaktan utanmayıp, soyluluğa da özenmemektedir. Bunun için kocası tarafından sevilmeyen bu kadın, artık Mösyö Jourdain'in delirdiğini düşünmektedir.

Lucile, Madam ve Mösyö Jourdain'in kızıdır. Cleonte adlı bir gence aşık olup babasının soyluluk hırsı yüzünden onunla evlenememektedir. Ancak, Lucile, Cleonte'yi babasına bir türk şehzadesi olarak tanıtınca, babası onların evlenmesine izin verir.

Cleonte, akıllı, başarılı, yakışıklı, ve zengin bir genç olmakla beraber, orduda görev almaktadır. Lucile'in sevdiği gençtir. Uzun uğraşlardan sonra, Mösyö Jourdain'e şehzade olarak tanıtılıp Lucile ile evlenmeyi başarabilmiştir.

Nicole, Mösyö Jourdain'in akıllı, neşeli hizmetçisidir. Mösyö Jourdain'in bu soyluluk arayışına girdiğini görür, bunu sürekli eleştirdiği için de azarlanmaktan kaçamaz.

Covielle, Cleonte'nin uşağı olmakla beraber Nicole'ü sevmektedir. Türk şehzadesi planını yapan ve Mösyö Jourdain'le konuşun Cleonte'yi Türk Şehzadesi olarak tanıtan kişidir.

Dorimene, Mösyö Jourdain'in aşık olduğu soylular sınıfından olan kadındır. Dorente' a ilgi duyar çünkü bu adam ona sürekli pahalı hediyeler almakta, ona ilgisini sürekli belli etmektedir. Ancak geçmişte yaşadığı kötü evliliklerinden dolayı, işi ağırdan alır.

Öğretmenler, Türkler, Müftü


OYUNUN KONUSU

 
  17. Yüzyıl Fransasında geçen bu oyunun baş karakteri, cahil, saf ama soylu olmak için yanıp tutuşan Mösyö Jourdain'dir. Bu adamın hayattaki tek amacı, soylular sınıfına girebilmek, bir markizle evlenmek, hatta kızını  da markiz yapmaktır. Evine, felsefe, müzik, dans, ve kılıç hocaları getirtip, soyluluk merakı yüzünde gülünç duruma düşmesi konu olarak işlenmiştir.

  Oyunda işlenen temalardan bahsedecek olursak, en güçlüleri 'kibarlık ve soyluluk düşkünlüğüdür.' Bunu ikiyüzlülük ve çıkarcılık izleyebilir.  Ne yazık ki bir burjuva olarak doğan Mösyö Jourdain'in babası bir tüccardır. Yani Mösyö Jourdain, içinde bulunduğu sınıftan, yani burjuva olmaktan memnun değildir. Soylulara, onların yaşayış tarzlarına gizli bir hayranlık duymaktadır. İçten içe büyüyen bu hırs, onun soylular gibi davranabilmek için elinden geleni yapmasına neden olmaktadır. Ancak ne yazık ki, eve getirttiği öğretmenler, ona hiç bir şey katamazlar, çünkü Mösyö Jourdain kaba bir adamdır. Dans ve Müzik öğretmenleri geldiklerinde, onlara 'haydi şu şaklabanlığı görelim' demesi, kıyafetine gülen hizmetçisini tokatlaması bunun örneklerindendir. Mösyö Jourdain'in (Yaşam Kaya'nın yazdığı eleştiriye göre)  "ayakları yere basan" bir karısı vardır. (Bülent Sakça'nın makalesine göre) Madam Jourdain, sınıfından memnun olup, soyluluğa özenmemekle birlikte, burjuva olmakla gurur duymaktadır. İşte bunun için, Mösyö Jourdain, karısını hiç mi hiç sevmez. Üstüne üstlük soylular sınıfından bir kadına aşık olmuştur. Aslında buna ne kadar aşk diyebiliriz bilemiyoruz, çünkü bu zavallı burjuvanın gözünde soylu olma hırsı her şeyi kaplamıştır.
  Öte yandan, Mösyö Jourdain'in evine getirttiği öğretmenler, bu adamın ne kadar saf ve cahil olduğunu anladıklarında, onu sömürmeye başlarlar. Yani bu zavallı adam, onlardan çok şey öğrendiğini zannetse de, aslında hiçbir şey öğrenmemektedir. Örneğin, kitapta edebiyat öğretmeni, Mösyö Jourdain'e alfabedeki harflerin nasıl telaffuz edildiğini öğretip gitmektedir, ardından da Mösyö Jourdain, bu bilgisiyle karısına hava atmaya kalkışmaktadır. Ya da terzisi, ona kıyafetler diktikten sonra kıyafetlerin normalde tuttuğu paradan kat kat daha fazlasını almayı başarmıştır.
  Aslında bu hocalar, sürekli birbirleriyle kavga etmektedirler, her biri kendi sanatının diğerlerinden daha üstün olduğunu söylemektedir. Ve çıkarcıdırlar, birbirlerine küfürler, hakaretler savururlar, bu da sanatkar, ve hata soylu olarak kabul edilen insanlara kitapta yapılmış bir eleştiridir.
  Mösyö Jourdain'in kızı, bir gence aşık olur. Aslında bu genç yakışıklı, zengin, ve başarılıdır; yani onunla evlenmemesi için hiçbir sebep yoktur. Ancak Mösyö Jourdain'in soyluluk hırsı bunun da önüne geçmeyi başarmıştır; şöyle ki bu gence (Cleonte) "Soylu musunuz?" diye sorar ancak maalesef Cleonte soylu değildir. İşte bu yüzden de Mösyö Jourdain kızını bu adama vermeye yanaşmaz.
  Moliere, bu yapıtında, zamanını iyi gözlemlemiş, burjuvaları, veya kültürlü olduklarını söyleyen züppe soyluları ince bir dille eleştirmiştir. Bu komedi, bizleri o zamanın, hatta belki de bugünün, ait olduğu sınıfı beğenmeyen, kendini çok yükseklerde görmeye çalışan insanlarına karşı, iyiyi ve doğruyu öğütlemektedir. Bu insanlara "öküze benzemek için şişen kurbağa" örneği de verilebilir.
  Bülent Sakça'nın makalesine göre, oyunda işlenen temalardan bir tanesi de yalnızlıktır. Açıklarsak, Mösyö Jourdain, karısı, bir kızı hatta kendine göre bir zenginliği olan bir insan olmasına rağmen yalnız bir adamdır çünkü elinde olan güzellikleri görmezden gelmektedir. Üstelik başka bir kadına aşıktır, ve kızını da sevdiği adama vermez. Yapıt bize, böyle insanların, mutlulukları nasıl ittiklerini ve gülünç duruma düştüklerini açıklamaktadır.

Kaynakça: