Kendimi öyle küçük, öyle büyük sezdiğim
İttin acımasızca beni
Yuvarladın insanların bilinmeyen yazgısına
..
Yazık! Eylemlerimiz gibi acılarımız da
Birer engeldir yaşam yolunda"
(sayfa 42, Faust)
Daha ne kadar düşebilirdi insan cennetten
Daha ne kadar kararabilirdi bu sular
İnsan,
Kendini bir bütün sayıyorsa bu dünyayla; ne iyiliğini görse yalan sayacaktı. Sonra kaskatı kesilecekti düşünceler, ahlak donacaktı, çatlayacaktı ruhları sistemlerin. Sonra eylemler yavaşlayacak, kirpiklerinden kan damlayacaktı Tanrı'nın.
Yazık! İtildik acımasızca kabuslar ülkesine, denizlerin boğucu maviliğinde kabarıyor hatalarımız.
Sonra, bir an oldu, devleşti insanoğlu, kardeşinin zulmünü yenince.
Küçüldü insanoğlu, aslında öldürmekten başka bir şey
yapmadığını görünce.
Biliyorum
Geriye hiçbir şey kalmadı
Evet
yıkıntılarla kalakaldık
Birkaç güne kalmaz
kokmaya başlayacak cesetler
Neyin zaferiydi bu
söyle ne kazandık
Aşağılık bir çaresizlik
Söyle ne hissediyorsun
kardeşinin ölüsüne bakınca
Biliyorum
İşte bu kadar
Bu kadar ancak
insanlığın kararan onuru
Mutlu bir andı, kan kusuyordu ellerimiz. Alınlarımız yeni çıkmıştı güneşten; gözlerimiz bulutlardan yeni kurtulmuştu. Ne kazanmıştık, ne anlatılmak isteniyordu bize?
"İnsan,
Kendini bir bütün sayıyorsa hep
Bin bölümün bölümüyüm, başlangıçta bütünün
Aydınlığı doğuran karanlığın bir bölümü"
(sayfa 73, Faust)
Bin bir parçaydı insan, bin bir parçaydı cennet. Küfredilen sonsuzluk, tüm aydınlığıyla karşımızdaydı şimdi; tüm karanlığını kusuyordu üzerimize. Onur tarumardı, ahlak tarumar. Koşuyordu insanoğlu bahçeden bahçeye, rezilliğini gömüyordu bereketli toprağa.
Varoluşun dumanlı felsefesi, dağların ve nihayet insanlığın gölgelerini kaplıyordu. Sıkılmış bir yanılgıyla bakıyorlardı Tanrı'nın umudunun kıskanan gövdesine. Hastalanıyordu yalnızlıklar, hep beraberdiler, varoluş ile yok oluş. Sonsuzluk ile hiçlik hep yan yanaydı. Ne diyecektiniz şimdi düşmanlığın kenetlenmiş dişlerine, ne diyecektiniz anlaşılmaz fısıldaşmalarına zamanın?
"Hep yadsıyan bir ruhum ben
Haklıyım bunda var olan
Yol olacak sonunda tümden
Yeğdir var olmamak var olmaktan"
(sayfa 72, Faust)
Ancak bitmiyor, bitiremiyor zaman bu kahrolası döngüyü. Kavgasını insanın insanla, insanın doğayla, doğanın doğayla. Kan kanayız, diş dişeyiz. Özümüz, varlığımız, zıddımız, eşimiz, sonsuzumuz, hiçimiz. Şimdi düzen mi kıskanıyor bu kargaşayı, yoksa kargaşa şeytanca bozuyor mu yeminleri?
"İnsanın hayvanın kargışlı soyuna
Dokunamıyor kimse, gelmiyor elden.
Yeni, taze bir kan dolaşıyor hep.
Böyle sürüp gidiyor, çıldırır insan!
Havadan, sudan, topraktan
Fışkıran binlerce tohum,
Kurakta, nemde, sıcakta, soğukta!"
(sayfa 74, Faust)
Oysa beklenen bu değildi. Bir düşmanı vardı insanoğlunun Yumruğunu gecenin kanayan ayına batıran, bronz öfkesini söken günlerin göğsünden; biri vardı.
Bir düşmanı vardı insanoğlunun. Düşünmenin, gözyaşının ve inancın sonu.
"Boşuna kötülüktür yaptığın, gereksiz öfke!
Başka bir uğraş ara kendine
Sen şaşılası oğlu kargaşanın!"
(sayfa 74, Faust)
Düzenin kendisiydi bu kargaşa. Tanrı dünyanın egemenliğini ona vermişti, şeytan ağlıyordu kuytusunda gözlerinin. Ne vardı karanlığı satacak aydınlığa? Ne vardı dört dönecek ölülerin başında? Anlamıyorsunuz, anlamıyoruz. Koskoca bir soru işareti şu dünya.
"Ne yazık yetmez yıkanmış yürek gidermeye
Susuzluğunu, anlamaz kutsallığın değerini"
(sayfa 178, Faust)
Çözülüyoruz. Girdiğimiz gedikten gürültüyle çıkıyoruz kanayarak. Yaklaşıyor, insanoğlunun hazin sonu. Yaşıyoruz, yaşıyoruz.
"Büyük küçük tüm kapıları açık buldum
Umulur artık burada, bundan sonra
Çürüyüp gitmeyeceğini yaşayanın
Bir ölü gibi pis kokular içinde
..
Hızlı sıvışmazsak buradan biz de
Kalacağız altından, yıkıntının, çöküntünün"
(sayfa 380)
Öyleyse ne,
Taşıması bile sıkıcı
..
Yoktur bir melekBirleşik ikiz yapıyı bölecek
İşsel bütünlüğü ayıracak
Sonsuz sevgidir yalnız
Bunları birbirinden koparacak"
(sayfa 647, Faust)Çizimler için:
http://50watts.com/#Harry-Clarke-s-Faust
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder